top of page

İyi ki bittin de Gittin 2014... İyi ki geldin Yılbaşı

Şenol Yazıcı

 

İsa Aralık 25'te doğmuş, güya... Bir mağarada karanlık kuytu bir yerde... Söz de böylelerden biri bu... Gerçekte bilimsel hiçbir veri yok...Oysa ondan yüzyıllar önce Mısır da Amon Ra’nın da aynı tarihlerde bir mağarada doğduğu rivayet, koca firavunun ne işi var mağrada, keramet vehmedilecek ya... Kutlamalar yapılıyor.   Bugünkü takvimi ilk akledip de başımızı derde sokan da Hristiyanları arslanlara parçalattıran Roma imparatorları... Aslında çok araştırınca fark ediyorsun ki, işin altında bir başka önemli bir doğa olayı yatıyor. 21 Aralık oğlak dönencesi,   25 Aralık günün geceye zaferi... Yani günümüzde NOEL tatilinin başlangıcı,Latince NATALIS yani DOĞUM adıyla imparator Avgustus, yani yıla adını ekleyen imparator tatil yapmış… Ah bizde de olsa...

 

Bakma kızaklı, geyikli,  karlı Coca Cola sembölü haline, aslında eşekli, çocuk sevgisiyle tanınan Anadolulu hemşerimiz olan Pataralı Noel Baba'yı sen ne dersen de seviyorum.  Gavur icadıymış, olsa bana ne, ama ilgisi yok. Hristiyanlıktan önce pagan Sezar'ın Temmuz ayına  adını verme sevdasından icat ettiği takvimi ve yılbaşını da seviyorum...

Sana ne oluyor peki? 

 

 

Noel'i de, yılbaşını da kutlarım... Kutlamasam asıl o zaman endişe etmeli. Kutlamasam unutmam, kutlamasam seni de kendimi de bağışlayamam. 

 

 

Yılbaşı yaklaştıkça ben de bir umut doğuyor,  her şey başka olacak  ve yeni bir hayata başlayacağız umuduna kapılıyorum. Tertemiz bir başlangıç,kirden arınmış... 

 

*

Deprem'de Yalova'da evim yıkılmış, insanın aç gözlülüğünün korkunç örneklerinin yanında büyük ve güçlü gözüken devletin beceriksizliğini ve basiretsizliğini çok yakından görmüştüm. Çok sayıda  kötü yılı, hatta 12 Eylül öncesi toplumsal manyaklığımızın boyutlarını  bizzat görüp yaşasam da  bana en uğursuz yıl 1999 gözükür.

 

Elbette 2014'ü henüz görmemiştim...

 

Oysa yıllar var ki bu ülkenin giden yılı da geleni de çok farklı olmadı.

 

2003 Temmuz'unda AKP çiçeği burnunda bir iktidarken şok edecek bir olayla karşı karşıya kaldı ülke. İmar Bankası batmış, devletin garanti verdiği milyarlarca dolar değerindeki mevduat sır olmuştu.  Deneyimsiz iktidar : " Borcum borç ama verirsem ne olayım, ben mi size  dedim gidin o bankaya paranızı yatırın?.." demiş, binlerce mevduat sahibini  perişan edip ellerinden dava açmayacaklarına dair imzalar da alarak  iki yılı geçen bir sürede o da ancak bir kısmını ödeyerek bankayı da hesabı da kapatmış,  ciddi siyasi rakibi de olacak gibi duran, milletin parasını gözünün içine bakarak iç ettiği halde parti kurup seçime katılan ve şimdiki cumhurbaşkanlığı seçiminde HDPnin gururlandığı oyuna yakın oy alan  İmar Bankası sahibi UZANları da tarih yapmıştı.

 

İmarbankazedelerinden biri de bendim. Bu acımasız ve devlet tavrına uymayan uygulamada bile kendimce haklı bir yan görmeye çalışmıştım. Bu adamlar geçmişin popülist yaklaşımlarına yüz vermiyor, rasyonel davranıyordu. Ülke ekonomisini bitirecek boyutlardaki bir parayı her ne kadar yasal garanti vermişse de  ödemekten bu yüzden kaçınıyordu. Ömrüm boyunca biriktirebildiğim paramı taksit taksit ancak iki yıl sonra aldığımda değeri üçte bire düşmüştü ama böyle avunuyordum.

Sonra on yıl geçti. bizim gibi sıradan insanların dünyasında fevkalade bir olay olmadan, canımızın sağlığına şükrederek geçirdik. Yıllar hep birbirine benziyordu. İyisiyle kötüsüyle ...Yukarıda birileri tepişiyor, aşağıdakiler yani  bizler eziliyorduk... Canımız sağdı ya ona şükür...

 

 *

2013 çağın ve yöntemlerin değiştiğinin işaretçisi gibiydi. Farklı bir yıldı. Bu kadar da olmaz dedirten bir yıl. Gezi olayları belki de organizasyonsuz, ilk sivil başkaldırı olarak tarihe geçerken 17 Aralık bir başka önemli  olayı daha gün ışığına çıkaracaktı. Yılın ikinci yarısında Gezi olayları artçı depremlerle sürmüş, Güney Doğu yine türlü  olaylarla gündemde olmuştu.   Bütün umudu yeni yıla bağlayıp  temiz ve güzel bir milat yaratma, yani yılbaşı hazırlığına geçmiştik ki kıyamet kopmuş, devletin üst düzey görevlilerinin ve yakınlarının adının karıştığı trilyonlarca liranın sözkonusu olduğu  "hırsızlık iddiası " gündemi altüst etmişti. 

 

2014' te iddianın asılsız olmadığı kısa süre sonra anlaşıldı.  Ayakkabı kutularında saklanan paraların görüntüleri, medyaya servis edilen  telefon konuşmaları günlerce konuşulacaktı.  Birkaç bakan ve üst düzey yetkili istifa edecek, hükümet içinde karşılıklı suçlamalar belirecek,iktidar partisinin bazı milletvekilleri ayrılacak,  bakan çocuklarının da aralarında olduğu çok kişi  için soruşturmalar başlatılacak, iş adamı olarak bilinen, ama asıl bir şarkıcıyla evliliğiyle damadımız olup adını duyuran REZA ZARRAB  bu kez gündemin baş aktörü olacaktı. 

 

Ortada ciddi miktarda bir para olduğu bu paranın bakan çocuklarının evlerinden çıktığı gerçeğini hükümet de inkar etmiyordu. Ne var ki hükümet, olayın kendisiyle uğraşmak , netleştirmek ve halkı bilgilendirmekten daha çok, düne kadar pekçok olayda parmağı olduğunu idida ettiği bir grubun cemaatcilerin peşine düşmeyi önceleyecekti.  2014 yılının birinci yarısı  hükümetle eski döstu yeni düşmanı "paralelciler" diye adlandırdığı cemaat arasındaki karşılıklı suçlama ve çatışmalarla geçecekti. 

 

Muhalefetse kendi insiyatifi dışında oluşan bu atmosferden şaşkın, sadece altan alta umuda kapılmıştı. Bu gerçeğe yüzde ellilik oyla iktidar olan hükümet  dayanamaz, halkın gazabına uğrardı. İlk seçimde iktidardan düşeceğine kesin gözüyle bakılıyordu.

 

Unutulan burası Türkiye, yıl da 2014'tü ve söz konusu parti herhangi bir parti değil AKP ve lider Erdoğan'dı... Hepsi de eskilerin deyimiyle nevi şahsına münhasırdı.  

Yerel seçimlerde AKP oyunu yine artırarak çıkacaktı.

 

Gezi olayları sırasında vurulan ve uzun süredir yaşam mücadelesi veren 14 yaşındaki Berkin Elvan'ın ölümü ülkeyi yasa boğacaktı. İktidarın yaptığı talihsiz kimi açıklamalar   kınanırken   ülkenin dört yanında eylemler geliştiyse de gündem kısa süre sonra yerini daha acıklı olaylara bırakacaktı.  

 

Bu arada bir süpriz olacak, niçin tutuklandıkları bile daha tam anlaşılamayan ama SİLİVRİ'de  yıllarca kalan, en son aralarında defalarca müebbete de mahkum edilen çok sayıda asker, gazeteci ve milletvekilinin "bizim değil, aramızdaki paralelcilerin yaptığı" imajı verilerek, salınması bir kesimi mutlu edecekti. Birkaç ay gibi kısa süre sonra da onların tutuklanmasında önemli roller üstenmiş savcı ve polislerin yerlerini alması da kimseyi şaşırtmayacaktı. Dedik ya burası Türkiye'ydi ve yıl 2014 tü...

 

SOMA'da  Cumhuriyet tarihinin en büyük maden kazalarından biri yaşandı ve 301 kişi hayatını kaybetti.

 

Haziran'da açılım bekleyen güneydoğu yine karışacak, askeri garnizonda bayrak indirilecek,  Atatürk büstü bile  yakılacaktı.

 

Karışık Güney sınırımızda adı duyulmamış bir teror örgütü ortaya çıkacak ve Musul konsolosluğumuzu basıp personeli rehin alacak, akıl durduran şiddet yöntemleriyle  Irak ve Suriye'nin büyük bölümünü ele geçirirken  onları elinde tutmayı sürdürecekti. Hükümetin İŞİD'e yardım ettiği söylentileri iç  ve dış basında gündeme gelecek, bazı yabancı siyatsetçilerin de benzer açıklamaları ciddi tartışmalara yol açacaktı.

 

Bu atmosferde, muhalefetin hala anlaşılamayan bir biçimde yumuşak bir benzerini ortak aday gösterdiği, HDP'ninse ayrı adayla katıldığı    ilk kez yapılan seçimlerde halk oyuyla recep Tayyip Erdoğan cumhurbaşkanı seçilecek, bu kez de  oyunu artıracaktı.

 

İŞİD'in hemen sınırımızdaki Kürt yerleşimi Kobaniyi kuşatması ülkemizdeki Kürtleri de hareketlenlendirecek , HDP liderinin de çağrısıyla oluşan eylemlerde elliye yakın insan ölecek,  bir çok yer yakılıp yıkılacak, yüzlerce insan da yaralanacaktı.

 

Hükümet ve değişik kaynaklardan yapılan farklı açıklamalarla yeni cumhurbaşkanlığı sarayının maliyeti milyarla ifade edilirken uzun süren tartışmalara neden olacaktı.

 

2014 içinde ilk kez gündeme oturan BONZAİ  denilen uyuşturucudan yüzlerce insan ölürken, yine onlarca kadın şiddet kurbanı olacaktı, sokak ortalarında.

 

...ve biz aşağıdakiler Aralık 2014'ü  NOEL ve yılbaşı gavur icadıdır, kutlasak mı kutlamasak mı diye tartışmalarla geçirecektik. 

 

İyi ki bitti 2014. Birbirinden üzücü,sarsıcı olaylar biter, taze ve temiz bir başlangıç yaparız  umudunu taşıyarak yeni yıla geçtik. 

 

İyi de çıkın sokağa farklı kimlikten 100 insana ayakkabı kutularındaki paraları sorun, hiçbiri yok öyle bir şey demeyecektir, ama 100 farklı yanıt alırsınız, yani koca yıl geçti, hala toplumsal bir yargı oluşmadı, şudur diye. Yok hakkını vermeli, bu hükümet çok yetenekli, hele algı oldurmada inanılmaz...Muhalefetin şaşkınlığına  şaşırmamak gerek...

 

İnsan hafızasının sihirli bir yanı var, kötü olayları uzun süre aynı şiddetle anımsamıyor, hatta unutuyor da... Hele biz çabucak unuturuz, yoksa çatlarız, yaşayamayız. 

 

Yine de kolay değil,  bazılarını  unutabileceğimizi hiç sanmıyorum...

 

14 yaşındaki Berkin Elvan'ın güvenlik güçlerinin gaz fişeğiyle öldürülmesini unutabilir misiniz, hele hükümetin ölüm sonrası çocuktan bir suçlu yaratmaya çalışmasını?..

2003'te benim helal paramı garanti verdiği halde, yasal görevi olduğu halde ödemeyen devletin, 17 Aralık'ta ortaya çıkan hırsızlık olayının faillerini bir tür mağdur saymasını ve paralarını iade etmenin yanında alıkoyduğu süre için de faiz ödeme inceliğini de dilim tutulmuş şaşkınlıkla izliyorum.

 

Yine de alışacağız  biliyorum.

Gavur icadı diyenlerin inadına iyi bir Noel kutlaması yaparsam,  yeni yılın sihirli bir biçimde bütün kirleri sileceğini,  olanı biteni temize çekeceğini benim de düzeleceğimi safiyane bir biçimde umut ediyorum.

 

Hep öyle olmadı mı?

 

İyi ki bittin , iyi ki gittin 2014.

 

İyi ki yılbaşı var. Yoksa bu kirle yaşanmazdı. 

 

Aklıma Ümüt Yaşar Oğuzcan'ın şiiri geliyor.

 

"Günlerden bir gün

Hamama gideceği tuttu

Sadrazam hazretlerinin

Bir yanında birinci veziri

Bir yanında ikinci veziri

Bir yanında üçüncü veziri

Sonra efendime söyleyeyim

Peşkircibaşısı

Nalıncıbaşısı

Sabuncubaşısı

Velhasıl tam dört yüz kişilik kafile

Peştemal takıp girdiler hamama

Geçtiler kurnaların başına

Üçer beşer

Sadrazam deseniz

Kuruldu göbektaşına 

Yan gelip yattı 

Memleketin en ünlü tellakları 

Sardılar dört yanını

Kimi elini kaptı kimi bacağını 

Bir keseleme, sürtme faslıdır başladı 

Tamam on iki saat 

On iki ünlü tellak İncitmeden keselediler

Hazretin mübarek vücudunu 

Öylesine kir çıktı ki sormayın

Her biri nah parmağım gibi 

Aman efendimiz bu ne kiri 

Demeye kalmadı Keselerin altında eriyip gitti 

Koskoca sadrazam 

Bütün maiyet erkanı yerinden fırladı 

- Nittünüz devletliyi 

Dediler tellaklara

 Tellaklar cevap verdi: 

- Biz yıkadık, keseledik 

Devletlinin kirden ibaret olduğunu bilemedik 

Suç bizde değil 

Neyleyelim 

Kir bitti

Sadrazam elden gitti !!!

(Ümit Yaşar Oğuzcan)
 

 

bottom of page