top of page

 

AŞK ÜZERİNE AYKIRI DÜŞÜNCELER:

Aşk bir muhtaçlıktır, bu nedenle kaçınılmaz biçimde biter ve düşmanını yaratır. Böyle olunca bir yanın üzülmesi beklenendir, bazen nöbetleşe ya da aynı anda… İki tarafın da mutlu ayrıldığı bir ilişki aşk değildir zaten. Ama bu gerçeği bilmeniz hiçbir şey değiştirmez. Mademki insansınız, en büyük düşmanınızı yaratmaya mecbursunuz demektir; seveceksiniz. Gensel, bedensel ve ruhsal, hatta sosyolojik vazgeçilmezler sizi sevmeye mecbur edecektir ve siz de dünyanın en eski destanını yeniden hatta ilk kez yazdığınızı sanacaksınız. 

Dostunuz, arkadaşınız, aşkınız yoksa güzel yanını da görün; ihanete de uğramayacaksınız demektir. İhanetten söz etmek için birinin önce size yakın ve dost olması gerekir. Siz anlatın ya da o öğrensin sırlarınızı ve zayıflıklarınızı, kuşkunuz olmasın onları kullanacaktır. Eşyanın özüne aykırıdır, çatışma olduğunda ötekini kendinden çok düşünmek. Sadece düşünür gibi yapmak vardır. Bu beklenti güzeldir, ama oluruna çok inanmak yıkımı getirir. Brütüs’u başkası değil, Roma’nın en akıllı yöneticisi Sezar yaratmıştır. Ama Neron’un öyle bir sıkıntısı olduğunu sanmıyorum. Kendini sağlama almaya çalışan akıl mı en büyük düşmanımız yoksa? 

Aklınız çoğaldıkça aşkınız azalır. Oysa aynı aşk içgüdünün ilkel biçimde akıl yoluyla meşrulaştırılması, yüceleştirilmesidir. Yani öğretilmiş bir durumdur aslında aşk. Ne artı bir güçtür, ne insanın ermiş hali… Hissettiğiniz hal var ya, görkemli bir destan filmin orta yerine kurulmuş büyük kahramanın aynaya bakarkenki ruh hali… Seçilmiş sizsinizdir, bir size özgüdür bu saltanat… sanırsınız. Sokaktaki sütçü beygirinin bile kendine özgü ne büyük aşkların kahramanı olduğunu düşünemez hale gelirsiniz, o hal… İşte ona ölmeden önceki kanatlanma hali denebilir. Büyü tamamlanmış, kuluçka süresi bitmiştir. Bir şey olacaktır, belki sizin için iyi, ama aşkınız için kötü… Çünkü görmeye başlayacaksınız bu noktadan sonra. Görmek de insanı akıllı yapar. Aşk da akılla ilişkili mi? Değildir. Akıl, aşk devreye girince, olanaksız olsa da onu tıpkı yeni arabanız, soğanın cücüğü, tamamlanmış bir yan gibi bir zenginlik olarak dağarcığına ekleyip hayatı kotarmayı sürdürmektir. Öyledir de aşk söz konusu olunca sentesini yitirmeyen kişi bu dünyaya gelmemiştir. Dünyayı titreten adamlara bakın, akıl küpü kadınlara ya da… İşe aşk karışınca… 


İnsan savunduğudur. Ve savunma çok düşünmeye gelmez. Düşünürseniz görürsünüz, görürseniz inancınız azalır, azalırsa savunmanız biter. Savunma biterse aşkınız da tükenir. Yani olsa da olur olmasa da… Bu ruh hali iyidir, yaşam zevksiz bir saman çiğnemeye döner, ama güzel yanı da vardır, ne ateşe atılırsınız ne de ata yem olursunuz. 

Aşkın aydınlığa tahammülü yoktur ya da aydınlıkta da güzel duracak aşk… Nasıl ki suyu mikroskopla inceleyip içebilmek cesaret ister, mutfağı görüp de yemeği yemek de… Aşkın ömrünü uzatmak ya da  hasını isteyen de karanlığı sevmeli…

ŞENOL YAZICI,18 şubat 2013

 

bottom of page