top of page

 

Şenol Yazıcı

 

KANTARIN TOPUZU:
============

YARA DA BİZ DE , BIÇAK DA...

70 li yılların kanlı olaylarını neyin başlattığını bilen var mıdır? Taylan Özgür'ün öldürülüşü mü, yoksa Demokrat Parti'nin VATAN CEPHESİ gafleti mi? Yoksa 47li yılarda başlayan Marşall Yardımı'nın dayattığı Komünist avcılığının bir sonucu mu? Ya da Deniz Gezmişlerin asılması mı? Ya da Cumhuriyetin kuruluşunda konulan yapıtaşlarının birinin uyumsuzluğu mu? Yüzlerce gerekçe ürütebilir, ama şudur diyemezsiniz.

Genel anlamda yorumlar yapılsa da, daha birçok neden üretilse de tetikleyen ilk nedeni belirleyebileni görmedim, olmaz da... 

Sosyal olayların, toplumsal patlamaların çoğu kez kökü, çok derinlere uzanan, kolayına saptanamayan birden çok nedeni vardır.Kartopu gibi gelişir,büyür, o büyüklükte, neden artık rivayete döner. Ne var ki, TOPLUM SAĞDUYUSUNU KAYBEDERSE, BEDELİNİ HERKES ÖDER...İktidarı da halkı da... Galibi olmayan bir kaosdur bu.

Gezi Parkı Direnişi haklı eylemi, Başbakan'ın alışılmış otoriter tavrının aksine sağduyuyla başlayan açıklamalarının sonuna eklediği talihsiz "...siz yüz çıkarıyorsanız meydanlara biz bin çıkarırız ..." sözüne rağmen, polisin geri çekilmesi, yetkililerin "orantısız güç" kullanımı gerçeğini kabul etmesi, halkın Taksim alanını doldurmasıyla,hiç zarar görülmemesi zaten mümkün değildi, ama pardonu olmayan ciddi bir yıkım oluşmadan, 21. Yüzyılın Türkiye'sine yakışır bir sonla bitmiş, herkes üzerine düşeni almış gibi görünürken, uzun süren suskunluğunun verdiği patlamayla hız kazanan, uzun süredir ilk kez duyduğu sesinin büyüsüne, isyanının sihrine kendini kaptırmış halk, henüz duramamış görünüyor; önüne gelenin bir şeyleri protesto ettiği bir sıradanlığa kayarak yer yer hala sürüyor... Korkulan gibi olmasa da zarar ziyan gene var...

Polis gazı, copu bıraktı, sokaklarda direnişçi halka yol açıyor, bir polis görev sırasında düşüp ölüyor. Kimi yerlerden de az da olsa çatışma haberleri geliyor, doğru ya da yanlış...
Böyle giderse bu direniş yarattığı romantik haklı isyan imajını kirletebilir... Ya da birileri iyi örnek olmasın diye kirletmesini proveke edebilir, görülmüyor mu?
...
*ARINÇ, özür diledi, 

*KILIÇDAROĞLU, "Cumhurbaşkanı sağduyunun sesidir,"dedi. Aynı CHP, ateşe gazla gidiyor gözükmemek için KADIKÖY etkinliğini iptal etti...

*Taksim Dayanışması Üyeleri hükumetle görüşüyor, taleplerini iletiyor.

*Bu konuda tavrı baştan beri çok net anlaşılmayan,olayı okumaya çalıştığı hissi veren MHP lideri BAHÇELİ,şimdi ..."direnişe katılacak milletvekili istifasını verip gitsin," diyor TÜRKÇESİYLE...

*BDP, Ertuğrul Kürkçü'nün insani bir heyecanla yüklü, ama kimi noktaları ortama hiç de doğru biçimde denk gelmeyen tehdit vari açıklamasına rağmen, direnişte yer alan ve alkış bulan milletvekili S.S.ÖNDER'le yakaladığı havayı yitirmek istemiyor.

* Halk destek vermeyen kimi kuruluşları dolaylı,ama meşru yollarla cezalandırıyor.Şirketlere ait AVMlerden alışveriş etmiyor, bankalarından paralarını çekiyor, işi varsa iptal ediyor. Doğuş Grubuna ait Garanti Bankası'ndan çok sayıda müşteri parasını çekip kartını iptal ediyor. Banka müdürü, olanlardan hislenerek, ben de akşam direnişteydim, diye açıklama yapıyor.

*Rize'de ortaya çıkan bir grup DİRENİŞÇİLERe saldırmış.

* SAVCILAR toplumsal heyecanla, yasal çerçeveyi bilerek ya da bilmeyerek interneti kullanarak" yönlendirici" nitelikte eyleme destek verenleri İzmir ve kimi yerlerde topluyormuş, gazetelerin yazdığına göre... Her zaman var olan, durumdan yararlanan profesyonel kışkırtıcılar, kuşkusuz ihmal edilmemesi gereken bir ciddi ayrıntı, ama... Bir yandan en üst düzey yetkililer eylemi aklayıp, özür diliyor, bir yandan Türkçesi üç beş yüz sözcüğü geçmeyen gençlerin amacını aşan coşkulu naralarına ceza kesecek yasa maddesi arıyor, çelişki niye?

ÜLKE, tarihinde olmayan ya da benim bilmediğim SPONTANE, hem çok ciddi, hem çok güleryüzlü büyük boy bir eylemi olanca nazikliğiyle kazasız belasız götürmeye çalışıyor. Görünen, iktidarı muhalefeti bazen çatlak sesler verse de, vahametin farkında kuyumcu hassasiyetiyle bu nazik durumu bir yere bağlayıp sonlandırma derdinde...

Kendiliğinden gelişen "yeter ya" isyanı, bir halk hareketi olduğu,organize ve lideri olmadığı sonlandıralamayışından belli olan "gezi parkı direnişi" başlangıçta olmasa da sonradan geliştirilen tolere ediş, demokrasi bilincimizin gerçekten çok yol kat ettiğinin sahici bir göstergesi, belki de tarihli anıtı ama başıboş nereye ne kadar daha akacak, kimse bilemiyor. 

Yakın geçmişi yaşamış birçok köşe yazarı, doğabilecek kargaşayı görse de, bu yönüne hiç değinmeden ya sessiz kalıyor ya da korku duvarını aştık, yaşasın gençliğimiz... diye yazıyor.

Çok önemli bir toplumsal olayı, iç BARIŞI gerçekleştirmeye çalıştığımız şu günlerde sanki hükümet bile isteye kendini ciddi bir kavşağa soktu. Ya da halkının tepkisizliğine o kadar güveniyordu ki...

Ve...
* AMERİKA bu hassas yarayı başından beri sevdi, kendini takipçi ilan etti. Saygısını da gösteriyor;
"... ulusların kendi işidir, ama olası her sonuca Amerika seyirci kalmaz," diyor, sopasını da sallayarak... Öteki fahri uluslararası takipçileri saymıyoruz.

Yetkililer, biz ikinci sınıf demokrasi değiliz, diyebiliyor ancak. Çünkü, bu kez gündemin yeni bir "one minute"e izin vermeyeceğini körler bile görüyor.

Yani şöyle ağız tadıyla kendi kendimize kavga etme şansı da yok, birileri burnunu sokmak için fırsat arıyor.


...

YARA AÇIK DURUYOR... 

KANAMA SÜRERSE...
***
Hangi BAHAR,hangi TAHRİR... Demokrasinin hiç uğramadığı, uluslararası petrol tekellerinin güdümündeki coğrafyalarda despot bir diktatöre karşı yapılan kanlı eylemlerle ÇOK PARTİLİ DEMOKRATİK GELENEĞİ OLAN ülkemizdeki kendiliğinden gelişen, haklı, masum bir halk protesto eylemi arasında bir benzerlik kurmak, bu ülkenin 90 yıllık demokrasisine hakarettir her şeyden önce... 

Teknik sorunları olması, yaşanması da doğaldır, bu direniş ve eylemler bir uyarıdır, itirazlarla düzeltilecektir. Sosyal olaylar alacak davaları gibi kısa sürede karara bağlanmıyor, zaman ve toplumsal bilinçlenme ve olgunlaşan koşullar istiyor. 

...Ve DEMOKRATİK DÜZENLERDE itirazını sokaklarda ya da türlü kanallarla ama meşru yollarla seslendirip sonuç alamayan HALK, o iktidara cezasını oy sandığında veriyor. Geçmişte kimi zaman verdiği gibi...



YARA HALA AÇIK... Kanamaya ve hiç eksik olmayan öteki hassas organlara sıçramaya hazır... ve birileri mikrop dolu tırnaklarını uzatmış, kaşımak için dört dönüyor, sadece suret i hak kılığında gözükeceği kavşağı arıyor. TIPKI GEÇMİŞTE OLDUĞU GİBİ...

Yanlışa, haksızlığa susalım diyen yok, elbette... Patlamaların nedeni çok susmaktır zaten... Ama kediyi köşeye sıkıştırmak da kantarın topuzunu kaçırtır. 

Hasta da biziz, doktor da... Ne dersiniz, KAŞIYALIM MI?

Şenol Yazıcı, 7 Haziran 2013

bottom of page