Şenol Yazıcı
MART GEÇERKEN…
Kış Denizindeki Korkusuz Çiçek Orduları…
ve Yanan Kazmalar…
...
BAHAR gerçekte, donmuş, yıldırılmış ruhun uyanışı, yenilenmedir, durağanlığa ve teslimiyete bir başkaldırı, adam gibi yaşama şansını hiç bulamadığımız belki de beceremediğimiz aşktır, umuttur. Ne var ki, şu günlerde gördüğümüz bahara uyan tek im, üyelerimizin yeni çıkan kitapları oldu. Teğet geçti derken görünen ciğerimizi delip geçen, soluk alamaz hale getiren krize karşın ardı ardına kitaplar ulaştı elimize. Kuşkusuz acımasız zemheride ekilmişti tohum, ama çoğu gözlerini bademlerin çiçek açtığı zamanlarda, yani cemre de açmışlardı dünyaya, tıpkı kardelenler gibi direngendiler… Kimileri, ilk olmanın coşkusunda, yazanın kişisel öyküleriyle, umutlarını yüklenmiş kanat çırpan kuşlar gibiydi. Kimileri, daha bir dingin ikinci, üçüncü… olmanın ağırbaşlılığında başkalarının da öykülerini, sevinçlerini, acılarını da büyük bir kalenderlikle hiç yüksünmeden bağrına almış, dünyasına ve insanına sorumlu, geleceğe yazılmış başkaldıran, direnç öğütleyen iletilerle yüklüydü. Hepsinde emek, alın teri vardı, hepsinde en azından kendi kadar önemsediği öteki insanlara duyulan bir sorumluluk vardı. Daha ötesi çoğunda okumasından, eğlencesinden, hatta yediği ekmekten vazgeçip, dar gelirlerden ayrılan paralarla, kimisi borçla yapılan kutlu işlerin anıtsal havası vardı.
Hepsi kutlu olsun! Olsun da, insan düşünmeden edemiyor, kim bilir ne zaman, birilerinin işine yarar, diyerek bunca emek vermek, ekmeğinden, yaşamından kesmek… Nasıl bir bakış açısıdır diye? Hani bu edebiyat akılla yapılırdı ve has edebiyatçı aynı zamanda akıl küpüydü…
Kardelenleri bilmiyorsan anlaşılır değildir ki bu.
***