Şenol Yazıcı
.
Güneşin altında okşanmaya deli bir Van kedisiyken, bir gözü yaprak, bir gözü su olmuşken, ne olur sana bir düşün? Biri ölmüş, salâsı okunur sanki. Karnından vurulmuş gibisin.
İşte senin sevdan o, türkün de…
Ne zaman sevsem, o türkü duyulur,zaman günün ortasıysa bile bir zindan karası geceye döner. Bir falçata ağzı geçer yüreğimden, bir kelebek boğulur kozasında, bir ayna kırılır.
Oysa huzur, genç bir anne göğsüdür.Yaprak oynamaz dalında. ..
Huzura düşen salâdır türkü, geceye düşen ışık… keskin bir jilet gibi doğrar, kanım akmaz. Kement olur dolanır boynuma, Şeyhim Bedrettin olurum, malı haram, canı helal, boynum vurula
Ne zaman sevsem,
En acıklısından bir Kerbela cengi yaşanır, yaşanır yüreğimde. başım döner. Bir portakal ağacı çiçek açar, bir bebek öldürülür kucağımda.
Fırat’a üç adım kala,ağzıma tuz basılmış, sonsuz bir susuzluktur duyumsadığım.
Ne zaman sevsem;
Kan açar zakkumlar,
Ölesim gelir.
İşaret bu, ne zaman sevsem…
Bir türkünün ağlatmasına deli gibi muhtaç kendime yetmeme çağımdayım artık. Umut rafların en yükseğine atılmış, hüzün ve umutsuzluk giyneğim.
"