ŞENOL YAZICI
/
BİR DERGİNİN ÖLÜMÜ
ya da
ANATOMİSİ
***
Artık eminim, dergiler maneviyat dağıtan, ulvi donanımlı aristokrat yerler değildi, muhtaçlık yeriydi. Yazın dünyası ise boyundan büyük sözler eden, ama kendisi bile söylediğine inanmayan bir yığın garip adamla doluydu. Belki asıl bu beni çok yordu. Ne dergiler kutsaldı, ne de yazarlarımız, ülkenin gerçeği neyse, edebiyatımızın gerçeği de o kadardı. Bunu fark etmiş olmak beni romantik ruhumu çok kıracaktı. Bir zamanlar ezberlediğimiz cümleleriyle ölüme koştuğumuz görkemli şair ve yazarların kimilerinin aslında birer sözden kaplan olduğunu görmek kimi sarsmaz? Yazanı, yapanı buysa dergiler başka türlü mü olacaktı?
Yüz dergi ederi ödeyin, her hangi bir derginin arka kapağında mayolu resminizle yer alabilirsiniz, bu kadar basittir, ama bu yoksa, adınız, bir vaadiniz yoksa kaleminizden kan damlasın bakmazlar bile. Bu belki eşyanın doğasına uygun ama, edebi açıdan hiç etik değil gibi gözüküyor, ama hiç bir desteği olmayan o dergiler de yaşamak zorunda. Başlangıçta emin olun hepsi çok etiktir, dahası iddialıdır, ama sorunlar başlayınca... Diğerleri, insan ruhunu okşayan görkemli sözlerdir. Ya da imeceye koşulmasını sağlayan yükseğe asılmış üzüm...
Sıçra, kanatların varsa yersin.... Biz işte bu yüzden başka bir şey olmak üzere yola çıktık. Umudu olan herkese el vermek niyetiyle... Ama iyi niyet yetmiyor. Şimdi bakınca, dergiyi kemiren sorunların temelinde yatanın ne olduğunu daha iyi görüyorum. İlki, İMECE ruhunu benim yanlış yorumlamamdır denilebilir. Ya da işime öyle gelmesi... İmece sanılanın aksine bir sosyal dayanışma değildi, karşılığı kolay ödenilmeyen bir ilkel sosyal YATIRIMDIR. İlk talep eden, neylerse neylesin BORCUNU asla bitiremeyecek sonsuza değin borçlu kalacaktır. Bir ekip hareketi gibi gözükse de, dergi, hiyerarşik düzen isteyen tam bir iş yeri. Maddi manevi o yeterliliğe sahip, kendini vitrinlemekten hoşlanmayan ya da bunu iyi yapan, ama ipleri elinden hiç bırakmayan tek kişinin götürmesi gereken bir iş... Yan işleri yapacakların bir yöneticiye bağlı parayla çalışanlar olması gerekir. Sanılanın aksine, onere edilip yetkili konumuna hak etmeden yükseltilen insan, muhtaç olduğu duygusunu yitirince, ortak eyleme omuz vermiyor, artık hep kendine çalışıyor. Bizim ve ülke genelinde bir çok derginin denediği imece görüntüsü, olsa olsa öğrenme sürecine yarar, kalıcılığa değil... O yüzden ülkemiz bir dergi mezarlığıdır... ŞİMDİ dönüp bakınca, zorluklarına karşın, aynı durumda gene denerdim. Elbette vermeden almayı meslek edinmiş olanları hiç katmadan. Ama bunu fırsatını bulduğunda yapmayacak insan var mı? Bir yazarı yeni kitaplar yazmaktan alıkoyan, ruhunu yaşadıklarıyla öldüren dergiyi gene de neden yapardım? Çünkü, kitap salt sizindir, dergi ise başkalarına omuz veren bir sosyal dünyadır. Birileri için bir şeyler yaparsınız dergide, hiç tanımadığınız birileri için... Hayatınızda hiç olmadığı kadar insanlar için olumlu bir şeyler yapmanın hazzını yaşarsınız ve elbette bir şeyler verdiğiniz insanın nankörlüğünü ve ihanetini... Peygamberliğin temel özelliğinin almadan verme ve gene de katlanmayı bilme olduğunu en iyi ticari amacı olmayan dergicilikte anlarsınız. ÇÜNKÜ, BİR YAŞAMIN TÜM ZORLUKLARINA ve İNSANIN GERÇEK BOYUTLARINA ANCAK DERGİCİLİKTE BÖYLESİNE YAKIN TEMAS EDEBİLİR, TANIK OLABİLİR VE İYİ ÖĞRENİRSİNİZ.
***
ŞENOL YAZICI
....
....